5 Ağustos 2017 Cumartesi

Rutin,Atalet ve Kaos




Yukarıda görmüş olduğunuz iki görsel ilk bakışta size neler çağrıştırdı? 
Birinci görsel hepimiz için oldukça tanıdık.Tıp literatüründe "eks olan" bir hastanın kalp ritmini,daha doğrusu düz bir çizgi halindeki ritimsizlik durumunu görüyoruz. 
Peki ikinci görsel. İşte bizi asıl ilgilendiren  mesele burada yatıyor. Düz bir çizgi üzerinde ürkerek yürüyen bir adam görüyoruz. Birkaç adım sonra yolunun karmaşıklaştığını,düğümlendiğini,oldukça kaos içeren bir hal aldığını görüyoruz. 

Bu görseli üç ayrı kısma ayırırsak : Birinci kısım düz çizgi üzerinde ilerlediği yer,ikinci kısım karmaşıklığın başladığı yer,üçüncü kısım ise kaos. Şimdi yorumlayacak olursak;

Birinci Kısım - Rutin 

  • Günümüz insanının yaşadığı en tehlikeli durumlardan biridir. 
  • Konfor alanına hapseder ve dışarı çıkmaya asla izin vermez.
  • Farklılıklara,yeniliklere son derece karşı insanlar olmanıza sebebiyet verir.
  • Sizi zorlamayan,gelişiminize hiçbir katkıda bulunmayan aktivitelerle yaşamınızı harcamanıza izin verir.
  • Toplumun büyük bir kısmı bu grubun içindedir.
Ben bu durumu yaşarken "eks"olmak olarak tanımlıyorum.Einstein'ın şu sözü bu insanları çok iyi betimliyor."Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir." Hayatında hiçbir şeyi değiştirmeden başarılı olmak isteyen insanlara bir ders niteliğindedir.



İkinci Kısım - Atalet



Fizik derslerinden de hatırlayacağınız üzere atalet; eylemsizlik,dinginlik,durağanlık anlamlarına geliyor. Bizler içinse tembellik,hiçbir şey üretmeyen, plan yapan ama eyleme dökmeyen insanlar olmak anlamına geliyor.İşte bu atalet halini en çok gördüğümüz grup burasıdır.
  • Bu gruptaki insanlar rutinlerinden oldukça rahatsız,konfor alanlarının dışına çıkmayı isteyen ama bir türlü içlerinde o cesareti bulamayan insanlardır.
  • Eksikliklerini,güçlü-zayıf yönlerini,nelerde başarılı olabileceğini bilirler ama asla harekete geçmezler.
  • "Başımıza icat çıkarma" türü sözlerle bastırılmış insanlardır.

 
Üçüncü Kısım - Kaos

  • "Kaos". Yaygın bilinen anlamıyla kargaşa,karışıklık ve insana korku salan bir kelime. Oysa kaos 'evrenin düzene girmeden önce içinde bulunduğu, biçimden ve düzenden yoksun, uyumsuz ve karmakarışık olan durumu' şeklinde de tanımlanıyor. Yani bugün içinde yaşadığımız evrenin bugün ki halini almadan önceki durumu. Yaşanılabilir olmadan önceki. Kaostan doğan bir düzen. 
  • Evrenin yaşanılabilir olma süreci bile bir kaos gerektiriyorsa bunu kendi hayatlarımız için uyarlarsak değişimden,yenilikten ve "kaos" durumundan bu kadar korkarken neyi değiştirebiliriz?
  • İşte bu gruba dahil olan insanlar karşılarına çıkan kaos karşısında yılmayıp,yola devam edebilen insanlardır.
  • Toplumun oldukça az bir kısmını oluştururlar.
  • Azimli,kararlı ve cesaretli oluşları onların en büyük silahlarıdır.


Bu üç aşamalı inceleme sonucunda üç farklı grup insan tanıdık. Siz kendinizi hangi gruba ait hissediyorsunuz? Rutinin içine hapsolan grupta mı,ataletliler arasında mı,yoksa kaosa meydan okuyanlar arasında mı?

Hangi gruba ait olursanız olun 'farkındalık' sahip olacağınız en iyi yardımcıdır. Nereye ait olduğunuzu bilirseniz neden oraya ait olduğunuzu sormaya başlarsınız. Nedenleri bulduğunuzda ise çözüm yolları aramaya başlarsınız. Bir çözüm yolu başarısız olduğunda alternatif çözüm yolları bulursunuz. Ama tüm bu süreç içerisinde hareket halinde olursunuz. En önemlisi de budur. Kendinizi tanımaya,nedenleri-sonuçlarıyla birlikte anlamaya,kendi iç dünyanızda bir nevi seyahate çıkmaya başlarsınız. Yeter ki o farkındalığa sahip olun.O zaman önce kendimizi sonra içinde bulunduğumuz toplumu değiştirebiliriz. 


“Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye, endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”

                                     -Şems-i Tebrizi-


Bir sonraki buluşmamıza kadar bilimle,sanatla ve hoşgörüyle kalın...

<TAVSİYE KÖŞESİ >


Atalet konusu ile ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenler için Mümin Sekman'ın "Kişisel Ataleti Yenmek" adlı kitabını önerebilirim.



Yazar ve kitapları hakkında bilgi almak için -http://www.muminsekman.com

Mümin Sekman'ın 2000 yılında açtığı Türkiye'deki ilk kişisel gelişim ve sosyal başarı portalı olan KİGEM'e de göz atmanızı öneririm.
www.kigem.com

4 Ağustos 2017 Cuma

Herkes Kendi Kıvılcımını İçinde Taşır

Illustrated by David Small

    Hiç şu an ki aklınız ve birikiminizle hayata yeniden başlamak istediniz mi ? Eminim çoğumuzun ortak dileklerinden biridir bu. Yıllar geçtikçe bu düşünceye olan eğilim daha da artıyor sanırım. Şu cümleleri duymaya başlıyoruz : "Ah şimdi ki aklım olsaydı da, neler yapardım neler." ya da "Ben sizin yaşınızda olacaktım ki yorulmak nedir bilmeyecektim." Genellikle anne-babalarımızdan ve aile büyüklerimizden duymaya alışık olduğumuz bu cümleler aslında yaşam boyu edinilen iyi-kötü tecrübelerin, değiştirilmek istenilen kararların ve dönülmek istenilen günlerin birer yansıması olarak karşımıza çıkıyor.Uzağa gitmeyelim.Bizler bile üniversite ortamına giriş yaptıktan sonra lise sıralarındaki o sağlam dostlukları özlemiyor muyuz? 

   Hal böyle olunca insan bu duruma çözüm üretmek, hayatını daha iyi bir hale sokmak istiyor. Bu blogda tam olarak bu amaç için ortaya çıktı diyebiliriz. Her geçen gün artan eskiye özlem,günün koşullarına ayak uyduramama ve buna bağlı olarak sürekli artan bir şikayet zinciri. İşte bunu kırmak ve çözüm yolları üretmek istiyorum. 
  
  Öncelikle kendimi tanıtayım sizlere. Özcan ailesinin ikinci ama ilk kız çocuğu İlknur. 90'lar kuşağını ucundan kıyısından yakalamış olmayı şans saydığım 1995 eylülünde Bursa'da halen yaşamakta olduğumuz evimde doğdum. Şu an Uludağ Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü 3.sınıf öğrencisiyim. Azıcık matematik bilen herkesin hesaplayabileceği gibi "22" yaş oldukça farklı bir dönemeç çiziyor insana hayatta. En azından benim için öyle oldu. Gençliğin vermiş olduğu o bitmek bilmeyen enerjiyle hayata geçirmeyi planladığım onlarca fikir hiçbir faaliyet göstermediğim için sonuca ulaşmayınca insan  ister istemez karamsarlığa kapılıyor. Etrafında gelişen tüm sosyal/siyasal/ekonomik olayların dışında kalamadığın gibi üzerine düşünme,konuşma,yazma isteğini bastırmak pek de kolay olmuyor. Dünya üzerindeki tüm insanlar bu konuda hemfikir olacak ki bitmek bilmeyen bir düşündüğünü söyleme,bununla da yetinmeyip an be an ne yaptığını paylaşma ihtiyacı hissediyor.İşte bende artık bu 'atalet' durumundan çıkıp harekete geçmeye karar verdim. Ve kendimi nasıl daha iyi ifade edebileceğimin, nasıl hem kendime hem de başkalarına bir şeyler katabileceğimin yollarını ararken cevabı küçücük bir çocuğun yaptığı olağan bir şey de buldum. 



Üniversite ile evim arasındaki mesafe fazla olduğundan otobüsle yaptığım yolculuklar baya uzun sürüyor. Bu yolculuklardan birinde 5-6 yaşlarında bir erkek çocuğu annesiyle birlikte yanıma oturdu. O esnada telefonumdan ders notlarımı okuyordum. Gözüm çocuğun elindeki kağıt ve kaleme ilişti. Yazmayı yeni yeni öğrendiğini,bu hevesle kağıda bir şeyler yazıp annesine gösterdiğini düşündüm. Aradan zaman geçtikçe çocuk kağıda bir şeyler yazıyor,annesine gösteriyor annesi de onu tebrik edermişcesine alnına öpücükler konduruyordu. Merak duygumu daha fazla yenemeyip küçüğe kağıda neler yazdığını sordum. Cevabı tam bir uyanış sebebiydi. "Yarın öğretmenime soracağım soruları yazıyorum."  İşte bu dedim. Eksik olan,mutsuzluğumuza sebep olan şey bu. Tonlarca eleştirimiz,şikayetimiz,mızmızlanmamız arasında asla ama asla yapmadığımız tek şey bu. Soru sormak,cevap almak,çözüm üretmek. İşte bunları yapmadığımızı ilk o an anladım. O minicik çocuk ertesi güne kadar kafasında yüzlerce şeyi merak edecek,kağıda dökecek ertesi gün öğretmenine soracak ve tatmin edici bir cevap alana kadar vazgeçmeyecek. Çocuklar böyledir. İşte büyüdükçe kaybettiğimiz en önemli özelliğimiz bu. 
    

 
Bireysel olarak herkesin kendi içine dönüp bunu sorması gerektiğini düşünüyorum. En son ne zaman şikayet ettiğim bir konu için çözüm üretme yolunu seçtim? Sonra toplum olarak bunu kendimize sormalıyız. Yakındığımız tonlarca meselenin ortadan kalkması için ne yaptık? Beğenmediğimiz eğitim sistemimizi kökünden değiştirecek hangi adımları attık? Bu soruları çoğaltabiliriz. Ama hepimiz önce kendimizle sonra milletçe bu hesaplaşmayı yapmalıyız.

Bu yazı benim bireysel hesaplaşmam sonucu ortaya çıkan ilk kıvılcımdır.Sizler de kendi kıvılcımlarınızı yaratın ve herkesten farklı olarak bu sefer çözüm üretmek için bir araya gelelim. Bir sonraki buluşmamıza kadar bilimle,sanatla ve hoşgörüyle kalın...


Mühendisler İçin Sertifika Programları

                                   Merhaba. Mühendislik eğitimi boyunca aldığınız bilgileri tescilleyebileceğiniz en iyi araçlardan bir sert...